Moleküler Hidrojen Terapide Bilimsel Gelişmeler
Moleküler Hidrojen Terapi yüzyılımıza damgasını vuracak.
H2 gazı ile yapılan tedaviler günümüzün en ümit verici tedavileri arasında yer alıyor.
Yan etki profilleri de karşılaştırıldığında, hiç yan etkisi olmayan hidrojen oksidatif stres ile savaşan bir antioksidan olarak bütün tedavilerin önünde, ilk sıraya güvenle yerleşmekte. >>Hidrojen Tedavisi Nedir
İçindekiler
Araştırmalar
Tıp dünyasının hidrojeni keşfi 1975 yılında derinin skuamoz karsinomunda hidrojen kullanımı ile elde edilen iyileşmeler üzerine oldu.
90’lı yıllarda yapılan çalışmalarla hidrojene ilgi arttı.
2007 yılında Nature dergisinde yayınlanan bir bilimsel araştırma ise büyük yankı uyandırdı ve pek çok yeni bilimsel çalışmalara esin kaynağı oldu.
Takip eden yıllarda başta Japonya olmak üzere birçok ülkede bilimsel araştırmalar başladı. Günümüzde bu araştırmalara ait yayınların sayıları 1300’ü geçmiş durumda. Bu sayfada bunlardan bazıları ile ilgili bilgiler bulacaksınız.
Hidrojen Terapinin En Çok Araştırıldığı Hastalıklar:
- Beyin kanaması/beyin enfarktüsü (inme) ve kalp durması sırasında beyin dokusunda iskemi-reperfüzyona bağlı beyin hasarı
- Romatoid artrit ve Osteoartrit (eklem kireçlenmesi) gibi kronik dejeneratif hastalıklar
- Karaciğer yağlanması ve buna bağlı hastalıklar
- Kardiyo-metabolik hastalıklar ve kanser (özellikle akciğer kanseri)
- Parkinson hastalığı ve esansiyel tremor
- Demans ve Alzheimer hastalığı
- KOAH, Zatürree, Covid-19
- Viral hastalıklar
- Göz hastalıkları
- Nöromüsküler hastalıklar (ALS, MS, Myasthenia gravis, Myositis gibi ilerleyici kas zayıflığı ile seyreden sinir-kas hastalıkları)
Moleküler Hidrojen Tedavisinin Tıptaki Yeri
Klinik araştırmalar hidrojenin acil tıp ve yoğun bakım tıbbı alanlarında miyokard enfarktüsü, kalp ve solunum durması sendromu, beyin enfarktüsü, kontrast maddeye bağlı akut böbrek yetmezliği ve hemorajik şok gibi durumlarda hayat kurtarıcı bir rolü olabileceğine işaret ediyor.
Dr. Ohta ve Dr. Ohsawa’nın yayınından sadece 9 yıl sonra, Kasım 2016’da Japonya sağlık bakanlığı hidrojen soluma tedavisini onayladı ve solumak üzere hidrojen üreten cihazlara “Advanced Medical B” tıbbi cihaz onayı vermeye başladı.
Bu tarihlerde Japonya’da araştırma hastanelerinin acil servislerinde kalp krizi ve beyin enfarktüsü/inme nedeniyle hastaneye getirilen hastalara teşhis konmasını takiben derhal hidrojen verilmeye başlanmış bulunuyordu.
COViD-19 pandemisinden bu yana hidrojen üreten cihazlar Japonya’da ambulanslara yerleştirilmekte. Çünkü hidrojen, oksijensiz kalmış dokularda meydana gelen hücre ölümlerini önlüyor ve bu tedavi ne kadar erken uygulanırsa organ hasarı da o kadar önleniyor.
İnme tedavisinde en önemli faktör tedaviye çabuk ulaşabilmektir ki nörologlar bunu “Zaman Beyindir” şeklinde ifade eder. Çünkü kaybedilen her dakika beyinde milyonlarca hücrenin ölümü demektir. Hidrojen tedavisi özellikle beyin hücrelerini koruyucu etkileri ile anılmaktadır.
Çin, Mayıs 2020’de moleküler hidrojen tedavisini KOAH hastalığı ve Covid-19 enfeksiyonu seyri sırasında gelişen pnömoni tedavi protokollerine dahil etti.
Kore ve Tayvan’da da bu yöntem tedavi protokollerine dahil olmuş durumda. Bu ülkeler de Japonya ve Çin ile birlikte, araştırmaların en yoğun olduğu ülkeler arasında yer alıyor.
Bilimsel araştırmalar halen ABD, Kanada, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, Rusya, Ukrayna, İsveç, Norveç, Danimarka, Sırbistan, Slovakya, İrlanda dahil pek çok ülkede devam etmekte.
Hidrojen Tedavilerinde Moleküler Hidrojen Gazı Kullanılmaktadır
Moleküler hidrojen karşılıklı birer elektronlarını paylaşan iki hidrojen atomundan meydana gelir. Bu nedenle H2 kısaltması ile anılır.
H2 bir gazdır, solumakla alınır veya su içinde ya da serum içinde nano ve mikro H2 kabarcıkları şeklinde göz damlası olarak veya içme suyu ile birlikte alınır. Serumların içine H2 gazı verilerek damardan uygulamak da mümkündür.
H2 Tedavisinin Etki Mekanizması
- Çeşitli gen ekspresyonlarını ve protein fosforilasyonlarını regüle eder
- Antienflamatuar ve Selektif Antioksidandır
Hidrojen bağışıklık düzenleyici özelliği çok güçlü olduğundan, hızlı gelişen antienflamatuar etkiler gösterir.
Hücresel metabolizmada gen ekspresyonlarını ve hücre içi sinyalleşmeyi düzenler.
Hidrojenin güçlü ağrı giderici etkisinin temelinde de bu mekanizmanın rol oynadığı düşünülmektedir.
Hidrojenin Antioksidan Etkileri
H2 bir antioksidan olarak pek çok avantaja sahiptir:
- Çok küçük bir molekül olduğu için doku ve hücrelere hızla yayılır
- Metabolik redoks reaksiyonlarını etkilemez
- Hücre sinyalleşmesinde rol oynayan reaktif oksijen türevlerini (ROS) etkilemez
Seçici antioksidan özelliğinden ötürü moleküler hidrojen tedavisi sırasında herhangi bir yan etki oluşmamaktadır. Klinik araştırmalarda da istenmeyen bir yan etki gözlenmemiştir.
Hidrojenin Hücre Ömrünü Uzatıcı Etkileri
Anti-apoptotiktir, stres altındaki hücrede apoptozu (hücre ölümü) engeller
Otofaji mekanizmaları üzerinden hücreleri gençleştirir
Hidrojen insan vücudunda;
Güçlü anti-allerjik etkiler göstermektedir
Kılcal kan dolaşımını hızla iyileştirir
Yaşlanma ve Yaşlılığa Bağlı Hastalıklarda Hidrojenin Rolü
Yaşlanma, organizma fonksiyonunda zaman içinde ilerleyici düşüş ile seyreden fizyolojik bir süreçtir. Vücuttaki her organı etkiler ve kronik hastalıklar için zemin oluşturur.
Moleküler hidrojen terapinin çeşitli organlar üzerinde tedavi edici ve önleyici etkileri vardır.
En tehlikeli serbest radikallerden olan hidroksil radikallerini doğrudan nötralize ettiği ve peroksinitrit seviyesini düşürdüğü için güçlü ve seçici antioksidan özelliklere sahiptir.
Ayrıca birçok antioksidan enzimi ve proteazomu düzenleyen Nrf2 ve Heme Oksijenaz’ı aktive eder. Hidrojen genomik stabiliteyi ve telomerleri korur, hücresel yaşlanmayı yavaşlatır.
Hidrojen apoptoz gibi, otofaji gibi yaşlanma ile ilgili tüm hücresel faaliyetleri de etkileyerek, otofajiyi desteklerken apoptozu durdurmakta.
Moleküler hidrojen terapi ayrıca nörodejeneratif bozukluklar, kardiyovasküler hastalık, akciğer hastalığı, diyabet ve kanser gibi yaşlanmayla ilgili çeşitli hastalıkların önlenmesi ve tedavisi için de kullanılabilir
Düzenli Alınan Hidrojen Hipertansiyonu Düşürür
Araştırmalar başlangıç seviyesinde ve henüz az sayıda yayın bulunmakta ancak araştırmacılar hidrojen solumanın kan basıncını kontrol etmekte faydalı olduğunu buldular.
MS hastalığı ve Hidrojen Tedavisi
Moleküler hidrojen mitokondri işlevlerini düzeltmektedir. MS gibi mitokondri işlev bozukluklarının rol oynadığı hastalıklarda faydalı olabileceği gösterilmiştir.
Otofaji ve Moleküler Hidrojen
H2 otofaji süreçlerini desteklemektedir. Otofajinin, iş görmeyen organellerin ortadan kaldırılması ile hücrenin normal fonksiyonlarına kavuşma süreçlerini başlattığı bilinmektedir. Birçok hastalık, örneğin viral enfeksiyonlarla başlayan tahrip edici süreçler hücresel otofaji mekanizmasının işlemez hale gelmesiyle ortaya çıkar. Hidrojen ise bu mekanizmanın dekrar devreye girmesini sağlar. Böylece karaciğer, akciğer, ve böbrek işlev bozukluğu ile seyreden hastalıklarda ve nöropatik ağrılarda hidrojenin tedavi edici değeri olduğu gösterilmiştir.
Nöropatik Ağrılar ve Moleküler Hidrojen
Nöropatik ağrı çok az sayıda ağrı kecinin kontrol edebildiği, kronik ve tedavisi zor bir ağrı türüdür. Altta yatan sebep hücrelerin otofaji sürecinin bozulması ve hücrelerin oksidatif stresidir.
Hidrojen tedavisi nöropatik ağrı modelindeki allodinia (normalde ağrı uyandırmayacak bir uyaranla başlayan ağrı) ve hiperaljeziyi geçirmektedir. Bunun otofaji süreçlerini başlatmasıyla mümkün olabileceği düşünülmektedir.
Beyin ve Moleküler Hidrojen
Hidrojen, solunum yoluyla alınmasını izleyen dakikalarda, vücutta en yüksek oranda beyin dokusunda tespit edilmiştir. Bu etki doza bağlıdır.
Hidrojen tedavisi sinir dokularını koruduğu kanıtlanmış bir tedavidir. Moleküler hidrojen nöroprotektif (sinir koruyucu) bir ajan olarak kabul edilmektedir.
Hidrojen tedavisi ve Sepsis
Sepsis ile başlayan ensefalopatiler, sonrasında ağır bilişsel bozukluk bırakan beyin hastalıklarındandır. Hidrojen sepsis ile başlayan sinir hücre enflamasyonunu otofaji başlatıcı etki mekanizmaları üzerinden önlemektedir.
Sepsis sırasında kan-beyin bariyerinde (KBB) hasar oluşması beyinde ensefalopati dediğimiz hastalıkları başlatır. Hidrojenin sepsis sırasında KBB geçirgenliğinin artmasını önlediği gösterilmiştir.
Hidrojen beyindeki enflamasyonu ve sitokin düzeylerini düşürmekte, antioksidan düzeylerini ise yükseltmektedir. Bu sırada beyin sıvısı artışını önlediği ve kognitif fonksiyonların bozulmasını önlediği de gösterilmiştir.
Moleküler Hidrojen’in psikolojik stres üzerinde de olumlu etkileri olduğu gözlenmiştir. Bu etkileri tedavi sırasında hemen başlamakta ve uzun sürmekte, böylelikle gece uykularının da düzenli ve derin olmasını sağlamaktadır.
Travmatik beyin hasarında uygulanan hidrojen tedavisi sinir hasarını hafifletmekte, beyin ödemini azaltmakta ve nörolojik fonksiyonları daha iyi bir düzeye getirebilmektedir.
Göz Hastalıklarında Hidrojen Tedavisi
Antioksidan ve hücre ölümünü önleyici etkileriyle, hidrojenin göz hastalıklarında da etkili olabileceği düşünülmüş, bunun için önce kobaylarda, sonra insanlarda araştırmalar yapılmıştır.
Bu çalışmalarda, hidrojenin göz hastalıklarında, özellikle de retina hastalıklarında hasarı azalttığı, koruyucu ve iyileştirici etkilerinin olduğu görülmüştür.
Hidrojen uvea hastalıklarında da antioksidan etkileriyle iyileşme sağlayabilmektedir.
Oksidatif Stres ve Hidrojenin Antioksidan Etkileri
Kanser, yaşlanma süreçleri ve yaşam biçimi ile ilişkili pek çok hastalığın ana nedeninin oksidatif stres olduğu kabul edilmiştir.
Oksidatif stres kavramını kısaca hücre yapılarında meydana gelen oksitlenmenin hücre metabolizması üzerinde yarattığı stres olarak açıklayabiliriz. Bildiğiniz gibi oksitlenme paslanma anlamına gelmektedir.
Örneğin, hücre yapılarındaki lipidlerin oksitlenmesi ise bayatlamış yağların acılaşması kavramı ile açıklanabilir. Bu yağlar artık doğal yapılarını kaybettiklerinden doğal işlevlerini de yerine getirememektedir.
Akut oksidatif stres böylece dokularda tahribata yol açar ve vücut faaliyetleri bundan etkilenir. Antioksidanların bu süreçteki tedavi edici etkisi ise sınırlıdır.
Moleküler Hidrojen (H2) oksidatif stresi hem önleyen, hem de tedavi eden bir antioksidandır.
Hidrojen Tedavisinin Etkili Olduğu Beyin Hastalıkları:
Beyin iskemisi/enfarktüsü
(Beyine yeterli kan gitmemesi sonucu beyin infarktüsü ve inme)
Hidrojen beyin dokusu üzerinde koruyucu etki göstermektedir. Moleküler hidrojen terapi iskemik beyin tahribatında rol oynayan beyin hücre ölümünü azaltmakta ve beyin harabiyetini hafifletmektedir.
Hidrojen bu etkisini oksidatif stres süreçlerini ve enflamasyonu baskılayarak göstermektedir. Cai 2008
Oksidatif stres ve nöro-enflamasyon pek çok nörolojik hastalığın sebebidir. Moleküler hidrojen terapi serebrovasküler hastalıklarda, nörodejeneratif hastalıklarda ve yenidoğanın beyin hastalıklarında araştırılmıştır.
Çoğu beyin hastalığı halen tedavisiz olsa da, araştırmacılar hidrojenin bu hastalıklarda tedavi edici, önleyici, hafifletici etkileri olabileceğini öngörmektedirler.
Kalp durması sırasında beyne kan gitmemesi sonucu oluşan beyin harabiyetini önlemek üzere komadaki 360 hastaya moleküler hidrojen terapi uygulanmış, hidrojenin yeni bir tedavi edici strateji sunduğuna karar verilmiştir. Ümit verici sonuçlar üzerine klinik araştırma devam etmektedir.
H2 gazının solunması hayvan deneylerinde beyin enfarktüsünün iyileştirilmesinde etkili bulunmuştur. Bunun üzerine insanlarda da kontrollü bir klinik çalışma yapılmıştır.
Sonuç olarak, akut serebral enfarktüslü hastalarda H2 tedavisi güvenli ve etkili bulunmuştur. Bu sonuçlar, H2 gazının yaygın uygulamalar için potansiyel taşıdığını önermektedir.
Parkinson Hastalığında Hidrojen
Parkinson hastalığında, semptomatik tedavi için dopaminin farmakolojik replasmanı ve diğer antiparkinson ilaçlar kullanılmaktadır. Ancak bu ilaçların hiçbiri beyinde meydana gelen dejenerasyonu veya hastalığın ilerlemesini durdurmaz veya azaltmaz.
Beynin Substantia nigra bölgesinde artmış demir ve lipid peroksidasyonu ve azalmış glutatyon seviyelerine ilişkin bulgular, Parkinson hastalığının gelişiminde, giderek artan oksidatif stresin rol oynadığını kuvvetle düşündürmektedir.
Bu nedenle, antioksidan tedavilerin Parkinson hastalığının ilerlemesini yavaşlatabileceği düşünülmektedir.
Hidrojenin dopamin üreten hücre kaybını azalttığı ve hücrelere dopamin ürettirdiği gösterilmiştir.
İnsanlarda yürütülen karşılaştırmalı çalışmalarda, 48 hafta boyunca alınan moleküler hidrojen terapinin Levodopa ile tedavi edilen Parkinson hastalarının Birleşik Parkinson Hastalığı Derecelendirme Ölçeğindeki (UPDRS) toplam puanlarını önemli ölçüde iyileştirdiğini göstermiştir.
Araştırmacılar, levodopa ile tedavi edilmeyen hastaları da içeren daha uzun ve daha geniş ölçekli bir çalışmada bu sonuçları doğrulamışlardır.
Parkinson hastalığında ilk çalışmalar yayınlandığından beri moleküler hidrojen terapinin hastalığın başlamasını ya da ilerlemesini önlemek veya ilerlemeyi yavaşlatmak için büyük bir avantaj sağlayabileceğini biliyoruz Fujita 2011.
15 yıldan beri Parkinson hastası olan 72 yaşında bir hastada 2 saatlik hidrojen soluma tedavisinin etkilerinin kaydedildiği videoyu izlemek için tıklayınız>>
Hidrojen Tedavisi ile düzelen bir Esansiyel Tremor Hastasının iyileşme öyküsünü anlattığı video kaydını bu bağlantıdan izleyebilirsiniz: Uyku Terörü ve Esansiyel Tremor Tedavisinde Moleküler Hidrojen
Beyin Kanamasında Moleküler Hidrojen
İntraserebral kanamayı (beyin kanaması) takiben kan-beyin bariyeri geçirgenliği artar ve bu da beyin ödemine katkıda bulunur.
Hidrojen inhalasyonu, intraserebral kanamadan sonra mast hücre aktivasyonunu önleyerek kan-beyin bariyerinin bozulmasını korumuştur.
Tedaviden kaynaklanan hiçbir yan etki rapor edilmemiştir.
Kalp Hastalıklarında Hidrojen Tedavisi
Hidrojen soluma yoluyla yapılan moleküler hidrojen terapinin akut miyokard enfarktüsü, kalp durması ve hemorajik şok gibi acil ve kritik bakım ortamlarında iskemi-reperfüzyon hasarı için umut verici bir tedavi seçeneği olduğu bilinmektedir.
Hidrojen kalp krizi (enfarktüs) sonrasında hemen verilirse kalp kasının geçici olarak kansız kalmasından doğan iskemi-reperfüzyon hasarını önleyebilmektedir. Böylece, miyokard iskemisi sırasında hidrojen solumak infarkt boyutlarını küçültebilmektedir.
Acil kliniklerine miyokard infarktüsü nedeniyle başvuran hastalarda yapılan klinik araştırmalarda elde edilen başarılı sonuçlar, kalp durması sonrasında bilinç kaybı ile seyreden süreçte TTM (target temperature management) ile birlikte uygulanan hidrojenin geçerli bir tedavi olabileceğini düşündürmektedir.
Kan Kaybından Doğan Şoklarda Hidrojen
Moleküler hidrojen terapi kan kaybından ötürü gelişen şokun geri dönülemez aşamaya ilerlemesini önleyebilmektedir
Akciğer ve Hidrojen
Moleküler Hidrojen terapi akut akciğer hasarında koruyucu potansiyeli olan bir tedavi ajan olarak kabul edilmektedir.
Akciğeri koruyucu etkileriyle hidrojen, sepsis sırasında gelişen akut akciğer hasarında mast hücrelerinin apoptozunu/hücre ölümünü önlemektedir
Hidrojen hidroksil radikallerinin üretimini azaltarak akciğerleri hipoksi-reperfüzyon/reoksijenasyon hasarından korur ve enflamatuar süreçleri baskılar.
KOAH hastalığının akut alevlenmesinde oksijen ile birlikte verilen hidrojen soluma tedavisi oksijen soluma tedavisi ile karşılaştırılmış, hidrojen ve oksijenin beraber verilmesinin oksijenden çok daha etkili olduğu görülmüştür.
Hidrojen solumak şeklinde yapılan moleküler hidrojen terapi astım ve KOAH hastalığında hava yolları enflamasyonunu gidermektedir.
Araştırmacılar, hastaların 45 dakika süre ile hidrojen solumasından hemen sonra yaptıkları testlerde enflamatuar belirteçlerin anlamlı oranda düştüğünü bildirmişlerdir.
Oksijen ile birlikte hidrojen solunmasının Covid-19 hastalığında hastalık seyrini ve solunum sıkıntısını hafiflettiği gösterilmiştir.
COViD-19 hastalarının gerek hastalıktan iyileşmesi gerekse hastalık sonrası rehabilitasyonunda hidrojenin akciğerin fiziksel ve solunumsal fonksiyonlarını geri kazanmasında etkili olduğu görülmüştür.
İlerlemiş “küçük hücreli olmayan” akciğer kanserinde hidrojen terapi tümörün ilerlemesini kontrol altına alabilir ve medikasyonun yan etkilerini hafifletebilir.
Karaciğer ve Hidrojen Tedavisi
Hidrojen akut ve kronik karaciğer hastalıklarında uygulanabilir. Hidrojen solunumunu takiben, beyin ve böbreklerden sonra hidrojen konsantrasyonunun en yüksek bulunduğu organlar dalak ve karaciğerdir.
Kronik karaciğer hastalıkları sıklıkla karaciğer yağlanması, enflamasyon ve fibrozdan kaynaklanır. Kronik karaciğer hastalıkları zamanla siroz ve karaciğer kanserine neden olabilir.
Karaciğer enflamasyonu (hepatit) virüs ve diğer patojenlere bağlı olabileceği gibi, otoimmün hepatitler de vardır (Primer Biliyer Kolanjit ve Primer Sklerozan Kolanjit de otoimmün hepatit türlerindendir)
Moleküler hidrojen (H2), hepatik enflamasyonu ve metabolik fonksiyon bozukluğunu iyileştirebilen ve yan etkisi olması açısından geleneksel ilaçlara göre bariz avantajlara sahip olan, geniş spektrumlu bir anti-enflamatuar moleküldür.
Hidrojen, alkole bağlı olmayan yağlı karaciğer hastalığı, hepatitler, karaciğer tümörlerinde ve kemoterapi sırasında meydana gelen karaciğer fonksiyon bozuklukları gibi pek çok karaciğer hastalığında denenmiş, karaciğeri koruyucu etkileri olduğu görülmüştür. Hidrojen;
- Alkole bağlı akut karaciğer hasarını iyileştirir
- Karaciğer yağlanmasını geriye döndürür
- Sirozu önler
Geniş bilgi için -> Hidrojenin Karaciğere Etkileri
Böbrekler ve Hidrojen Tedavisi
Hidrojen solunduktan sonra yapılan doku ölçümlerinde en yoğun olarak beyinde bulunmuştur. Hidrojenin en yoğun olduğu ikinci organ ise böbreklerdir. Liu 2022
Hidrojen otofajiyi aktive ederek karaciğer naklinden sonra gelişen akut böbrek hasarını hafifletir.
Günümüzde, böbrek hasarına yol açan süreçlerde merkezi rol oynayan nedenin demir birikimine bağlı oksidatif süreçler olduğu bilinmektedir.
Hidrojenin hücreleri oksidatif stresten koruduğunun anlaşılmasıyla, böbrek hasarı üzerinde olabilecek etkilerini anlamak amacıyla tasarlanan bir araştırmada hidrojenin sadece oksidatif süreçleri değil, böbreklerdeki demir birikimini de azalttığı görülmüştür.
2024 yılında yayınlanan bir araştırmada Hidrojen solumanın kanda yükselmiş ürik asit düzeylerini düşürdüğü gözlenmiştir.
Kronik Böbrek Yetmezliği ve Hidrojen
Kronik böbrek yetmezliğinde moleküler hidrojenin çözünmüş olduğu periton dializ solüsyonu ile yapılan bir çalışmada araştırmacılar hidrojenlenmiş periton dializ sıvısının periton mezotelyal hücrelerinde koruyucu etki gösterdiğini ve bu yöntemin periton sertleşmesini önlediğini bulmuşlardır.
Kronik Böbrek Yetmezliğinin son safhasında, diyaliz sıvısına eklenen hidrojen yüksek kan basıncını kontrol etmekte başarılı bulunmuştur.
Proteinlere bağlanmış indoxyl sulfate (IS) gibi toksinler klasik hemodializ ile kandan temizlenememektedir. Hidrojen eklenmiş dializ sıvıları ile IS, albuminden büyük ölçüde ayrılabilmiştir.
Kronik böbrek yetmezliğinin ileri safhalarında meydana gelen oksidatif ve enflamatuar komplikasyonları önlemek üzere dializ sıvısına H2 ilave etmek birkaç çalışmada denenmiş, sonuçlar ümit verici bulunmuştur ve halen bu alanda birçok ülkede araştırmalar yapılmaktadır.
Kanser Tedavisinde Hidrojen
Hidrojenin antitümör etkinliğinin oksidatif-antioksidatif dengeyi düzeltmesi ve enflamatuar süreçleri baskılaması üzerinden olduğu bilinmektedir. Bir başka çalışmada hidrojen solumanın immünolojik mekanizmalar üzerinden de kanser hastalarında klinik düzelme sağladığı gözlenmiştir.
Moleküler hidrojenin yumurtalık kanseri üzerindeki etkilerinin araştırıldığı başka bir çalışmada elde edilen sonuçlar, hidrojenin kanser kök hücrelerinin çoğalmasını da baskılayarak antitümör etkiler göstermekte olduğuna işaret etmiştir.
Yakın zamanda elde edilen bilgi birikimi gen ekspresyonuna dikkat çekmektedir.
Moleküler hidrojen solumak akciğer kanserinin ilerlemesini baskılamaktadır.
Hidrojen tedavisi radyoterapinin dokulara zarar vermesini önlemektedir. Hidrojen bir “yeni sınıf radyoprotektif ajan” olarak kabul edilmektedir.
Moleküler hidrojen bir anti-tümör ajan olarak kabul edilmektedir. Hem önleyici, hem tedavi edicidir.
Moleküler hidrojen radyoterapi sırasında meydana gelen radyasyon zararlarını hafifletmektedir.
İlerlemiş “küçük hücreli olmayan” akciğer kanserinde hidrojen terapi tümörün ilerlemesini kontrol altına alabildiği ve kemoterapinin yan etkilerini hafifletebildiği gösterilmiştir.
Hidrojen ile tedavi edilen safrakesesi metastatik kanserinde elde edilen iyileşme vaka raporu olarak yayınlanmıştır:
Safra kesesi kanserinin karaciğer ve batında yaptığı metastazlar için başka hiçbir antitümör tedavi almayan 72 yaşındaki hastanın 3 ay sonra normal test sonuçları ile ve tümörleri küçülerek günlük hayatına döndüğü bildirilmiştir.
Deri Hastalıklarında Hidrojen
Oksidatif stres ve buna bağlı lipid peroksidasyonu hem deri hastalıklarını gelişimi ile, hem de cilt güzelliği ile ilişkili bulunmuştur.
Oksidatif stresi azaltan bir tedavi ajanı olarak hidrojen hem cilt hastalıklarında hem de cilt dokusunu yaşlanmanın etkilerinden korumakta tedavi edici ve önleyici bir ajan olarak ümit vermektedir.
Sepsis – Çoklu Organ Yetmezliğinde Hidrojen Tedavisi
Sepsis kritik hastalığı olanlarda ölümün ana nedenidir ve tedavisi yoktur. Sepsis’de hastanın enfeksiyon yanıtı yetersiz olduğundan çoklu organ yetmezliği gelişir.
H2 tedavisi, sepsisin neden olduğu çoklu organ hasarlarını etkili bir şekilde iyileştirebilen biyolojik etkilere sahiptir.
Çoklu organ yetmezliğini tedavi edici hidrojen etkilerinin anti-enflamasyon, anti-oksidasyon, anti-apoptozis, otofajinin düzenlenmesi ve çoklu sinyal yollarıyla ilişkili olduğu düşünülmektedir.
Hiperbarik oksijen terapisinde (HBO) moleküler hidrojen
Hidrojenin HBO sırasında meydana gelen oksijen toksisitesini hafiflettiği gösterilmiştir.
Bitkilerde Moleküler Hidrojen Terapisi
Günümüzde moleküler hidrojen hem insan, hem hayvan, hem de bitki sağlığında araştırılıyor. Örneğin, hidrojenin bitkilerin savunma sistemlerini güçlendirdiği ve gelişmelerini hızlandırdığı, hasadın dayanıklılığını arttırdığı anlaşıldı. Zulfikar 2021