Ozon-Akupunktur
Kadim Uzakdoğu Tıbbı vücutta deri ve deri altında hassas noktalar bulunduğu inancıyla bu noktalara iğne batırarak, sivri cisimlerle bastırarak, parmakla-elle ovalayarak, mıknatıslar veya kristaller, yeşim vb yarı-değerli taşlar koyarak, sıcak uygulayarak, hatta kimi zaman dağlayarak, hacamatta olduğu gibi kesip kan akıtarak, kupa uygulayarak ağrıları, hastalıkları tedavi etme yoluna gitmiştir.
Gerçekten de, bu uygulamalar başarılı olmuş ve bu yöntemler binlerce yıldan beri başarıyla uygulanarak günümüze dek yaşamıştır.
Modern inceleme yöntemlerinin geliştiği günümüzde bu noktaların varlığı sorgulanarak çeşitli görüntüleme yöntemleri ile araştırılmış ve gerçekten de vücutta tam tarif edilen yerlerde çevre hücrelerden farklı, metabolizması çok daha yüksek hücrelerin varlığı gösterilmiştir.
Bu nedenle son yıllarda bu noktalara bio-aktif noktalar adı verilmiştir. Yine de yaygın adları olan akupunktur noktası adı kullanılmaya devam etmektedir.
Günümüzde bu bio-aktif noktaları uyarmak için geleneksel yöntemlere ilaveten elektrik, statik elektrik, lazer, ve son olarak ozon da kullanılmaktadır.
Ozon, akupunktur tedavisinde giderek yaygınlaşmaktadır. Etkisinin klasik akupunktur etkisinden daha fazla olabileceği yönünde teoriler vardır. Nedeni ozonun aşağıdaki etkileridir:
- Antienflamatuar etkiler
- Ağrı kesici etkiler
- Toksin yıkıcı etkiler
Ayrıca, ozon şırınga edildiği yerde durduğu müddetçe etkisini göstermeye devam ettiğinden, yapılan tedavinin de etkisi uzun sürecektir.
Ozon-Akupunktur başta kas-iskelet sisteminin ağrılı hastalıkları olmak üzere, akupunkturun uygulandığı bütün hastalıklarda uygulanabilir.
Ozon-akupunktur Uluslararası Bilimsel Ozonterapi Komitesi (ISCO3) tarafından yayınlanan Ozon terapi işlem standartlarına göre ozon-oksijen akupunktur noktalarına intradermal veya subkutan olarak injekte edilebilir. Nokta seçiminde geleneksel akupunktur protokolleri uygulanır.
Yapılan karşılaştırmalı çalışmalarda ozon ile aku-nokta enjeksiyonları konvansiyonel akupunktura nazaran daha iyi sonuçlar verdiği gösterilmekle beraber, henüz bu araştırmalar sayıca azdır. Dr. Nilgün Eröztürk – Her hakkı saklıdır